Alerjiler
Burda uzun uzun alerjiler hakkinda konusmayacagim, bilgim de yok zaten. Bildigim tek sey kafami nereye cevirsem alerjik reaksiyonu olan biri var. Ben hic hatirlamiyorum eskiden boyle miydik?
Birkac sene once raw food ile ilgili bir film seyretmistim. Vakit olursa birgun burda da bahsederim daha detayli, ordan bir bilgi paylasmak istiyorum;
Dunyaya geliyoruz, gelisimizin basindan itibaren hicbir sey bizim kontrolumuzde olmadan. Olaganustu bir mucizenin bir parcasi olarak. Mukemmel bir dizayn! Mesela eger catal kullanirsaniz yediginiz yemegin ne kadar sicak ne kadar soguk, ne kadar yumusak veya sert oldugunu hissetmeden agzimiza atmis oluyoruz ve vucud o anda, yemek agzimizdayken farkediyor geleni. Oysa eger elimizle yersek (ki tuhaf gelecek size eminim) parmak uclarimiz beyne sinyaller gondermeye basliyor. Tukuruk bezleri ve mide asitleri calismaya basliyor daha yemek elimizdeyken. Ve agzimiza girdiginde butun ordu coktan hazirolda gelecek yemegi bekliyor durumda.
Doguruyoruz o muhtesem dizayndaki cocuklarimizi, emziriyoruz insallah dogduktan sonra, ve 6.ay civarinda ek gidalara basliyoruz. Hasliyoruz misal sebzeyi, veriyoruz bebege. Tukuruyor geri. Bir daha, bir daha. Yemesini ogrenene kadar herseyi deniyoruz. Yemiyorsa sikayet ediyoruz, cok zor yiyor, ne yapsam yediremiyorum, diye. Oysa o muhtesem dizayndaki vucud aslen ne yiyecegini de cok iyi biliyor. Bilmeyen biziz. Vucud canli, tum hucreleriyle, oysa biz bolca hasladigimiz, ya da kavurdugumuz, baska bir sey haline gelen yemegi tanimasini bekliyoruz. Yediginde ve bu canli degil bunu begenmedim, bana faydasi cok yok dediginde, hayir sen yanlis biliyorsun, ye bakiyim diye bir kasik daha itekliyoruz bebegin agzina.
Yemegin seklini simdi bir yana birakalim, bu raw food konusu oluyor, yemegin icerigine gelelim.
Acaba cocuklarin yiyeceklere alerjisi yok da yiyeceklerin icindeki katki maddelerine, kimyasallara mi alerjileri var? Hic dusunduk mu?
Asagidaki linkteki videonun ilk 10 dk’sini seyretmenizi tavsiye ederim. Geri kalan 10 dk Amerika ile ilgili oldugunda isterseniz seyretmeyebilirsiniz. Turkiye, Amerika ne yaparsa, Amerika ne yerse kopyaladigindan boyle bir linki koymak istedim. Aaa bu Amerika, ben Turkiye’deyim beni baglamiyor diye dusunmeyin. Ben Kanada’dayim ama onemli olan farketmek. Farkindalik bir noktadan baslar ve cig efekti ile buyuyerek ilerler. Kendi evimizde baslayan degisiklik sadece evimizde kalmaz emin olun. Cocuklarin %30 alerjik geri kalan saglam diye bakabiliriz. Ama o cocuklarin tamami bizim gelecegimizi yaratacaklar.
Raw food konusuyla ben de ilgileniyorum. Bir iki makale okudum. Bizim sincapta cig sebzeye olan düskünlügü gördügümden beri daha da cok ilgimi cekiyor. Pismis halde yemedigi pek cok sebzeyi cig yiyor. Ben de artik aksam yemeklerinde ona bazen cig sebzelerden (brokoli, kereviz, havuc, biber, vb) bir tabak hazirliyorum 🙂 Saglikli gidayla ilk ilgilenmeye basladigimda icgüdüsel olarak gida üretim zincirinde her geri gidebildigim ve kendim yapabildigim adimda mutlu oluyordum. Örnek olarak, kendi ekmegimizi pisirmek bir mutluluktu, kabugu alinmamis tam unla pisirmek daha da bir mutluluktu, hazir maya yerine kendi ürettigim eksi mayayi kullanmak daha da büyük mutluluktu. Mutfak tipi degirmenlerden edinip kendi unumuzu gerektikce kendim ögütebilsem kimbilir nasil mutlu olurdum. Okudugumuz tüm bu yazilar ve bu yayinladigin video gibi pek cok video gida endüstrisinde, üretim zincirinin herbir adiminda oynanan oyunlari tek tek ortaya döküyor. O zaman icgüdülerimin sebebini anliyor ve onlara sükrediyorum. Gercek ve yasayan gidalar sessiz sedasiz elimizin altindan cekilip aliniyor, gözlerimizi acmamiz gerek. Farkindaliga davetin bu acidan ne kadar da önemli…
Ben inatla kendi ekmegimizi uretmeyi reddediyorum, cok yeriz diye 🙂 Cunku bu sefer zeytinli ekmek, cevizli ekmek diyerek cesitler artacak ve lezzetinden yemeden duramaz hale gelecegiz diye bir korkum var 🙂 Belki de sen bana ogretmen olursun bu konuda 🙂
Olabildigince sade yaparsin. Un, tuz, su ve maya. Böylece o kadar bastan cikarici olmaz 🙂 Ayrica tam undan yaparsan daha az ekmekle daha cabuk doyarsiniz. Bu da fazla ekmek yememek icin baska bir ipucu…
Mayayi ne diye aliyorum? Hic olcu bahsetmemissin bir de 🙂
Maya kabarsin, pof pof olsun diye. Ama örnegin usta Thoreau’ya bakarsan ona bile gerek yok. Bi sey mi demeye calisiyorsun? Öyleyse haklisin 🙂 Ölcüye gerek yok. Mayasiz ve ölcüsüz olur dersen en basit sekliyle ekmek sudur: Biraz un, biraz su, biraz zeytinyagi dolassin üzerinde, biraz da tuz. Son ikisi yasama biraz keyif katabilmek icin 😉 Hepsi “Bu yapismayan, toparlanan bir hamurdur” diyecek oranda karistirilip yogrulacak. Düz girintisiz cikintisiz bir bardak alinacak ele. Oklava niyetine. Masanin üstü ve bardak unlanacak biraz. Ceviz kadar parcalar alinacak hamurdan. Bardakla acilacak. Sekil önemli degil. Burada elimizin hafizasina birakilacak her sey. Binlerce yil kadinlar böyle ekmek yapti hemen her yerinde dünyanin. Oradan biliyoruz zaten. Yagsiz tavada (keske teflon olmasa ama baska care yoksa teflon) kisacik pisirilecek. Göz göz kabaracak, hafifce kararacak o gözler, oradan bilecegiz pistigini. Afiyetle, sicak sicak yiyecegiz. Ille de mayali istersen var onun da tarifi ölcüsü.
pide yaptik yani
nun hintlilerin tabiriyle
tamam super bayilirim buna
hemen yapacagim 🙂
mayalisini da verirsen onu da denerim 🙂
Evren’cim binlerce yil kadinlar boyle ekmek yapti cumlen oyle etkilemisti ki beni, bugun goz karari tam bugday ununu koydum, goz karari su koydum. Goz karari tuz ve hindistancevizi yagi koydum. Yogurmaya basladim. Kivami tammis, ne su, ne un eklemeye gerek kalmadi.
Sonra pisirdim. Tam iki pide cikti, tam da beni doyurdu. Demek eskilerde de cok ekmek yapmisim. Tesekkur ederim tarif icin haftasonlari soframizi susleyecek 🙂
Bunu yeni gördüm ve cok mutlu oldum. Afiyet olsun 🙂
ne guzel herkes mutlu 🙂
Sebzelerimi ve ekmeğimi aldığım çiftlik geleneksel köy ekmeğini anlatıyor… 🙂
http://www.youtube.com/watch?v=AsSV_n0vS0M
Ipek Hanim supermis 🙂