Sahte Aşı-Otizm Çalışmalarına Örnekler

Sahte Aşı-Otizm Çalışmalarına Örnekler

Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın 10 milyar dolar vakfetttiği 2010-2020 arası süreci kapsayan ‘aşı onyılı’nda aşıları tüm dünyada kanunen zorunlu hale getirme kampanyasının bitiş çizgisine yaklaştığımız şu günlerde ABD’de aynı anda 100’lerce ‘aşı muafiyet hakkı iptali’ yasa teklifleri eyaletlerin Pharma dostu senatörlerince devreye sokulmuşken, CDC’nin eski dostlarından Danimarkalı Hviid yine imdada yetişmiş, güzelim bir çürük domates ödülü hakeden yeni “epidemiyolojik çalışma”sıyla KKK aşısı ve otizm arasında bağıntı yine bulamadığını ilan etmiş. Zamanlama manidar olabilir mi yine dersiniz?

Türk tabloid basınını da, yine isimsiz/imzasız internet gazetesi haberleri ile bu manasız/kusurlu “çalışma”yı epey bir özet geçerek pompalamaya çalışırken görüyoruz. Bu hayalet yazarlar acaba ülkemizi mesken tutmuş dünya ilaç devlerininin binalarında dolanıyor olmasın?

Tavşanın suyunun suyu kıvamında, bahsi edilen ve pompalanmaya çalışılan çalışmaya link dahi verilmeden yapılan manşet haber çalışmalarının sizlere vermediği bilgileri sıradan anne-babalar olarak biz vermeye çalışalım, belki sizler de elinizi taşın altına koyup bu dezenformatif ve açıkça yanlış bilgiyle dolu haber yazılarının geri çekilmesini ve medyada devlet teşvikiyle yapılan bu tarz yalan haberlerin sorumlularının kanun önünde hesap vermesini sağlamak üzere girişimde bulunursunuz? Olur mu?

Yıllardır, kendini doktor zanneden ve tercüme ‘sahte şüphecilik’ propaganda taktikleriyle Türk kamuoyunu yalan-yanlış karalama yazılarıyla yanlış yönlendirmekten çekinmeyen zavallı bir blogger’ın ateşlediği ‘Pharma-Media-Soundbites’ yayma çalışmalarından hatırlarsınız, ilk taktik, ‘aşıların otizme yol açmadığını kanıtlayan(!) BİNLERCE çalışma var!’ repliğini kullanmaktı. Neyse ki şimdilerde aşı milyarderi enfeksiyon uzmanı Paul Offit bunu 17’ye sabitlemiş durumda!?

Haydi hepbirlikte “binlerce” ile “17” arasındaki farka odaklanalım bir… Kanıt kısmına sonra geleceğiz…

Işıl Alçı, ıııh pardon, Nagehan Arıcan???
Yok olmadı… Kimdi şu saniyede 15 yalanatma performansına sahip sosyal medya maymunu, kerameti kendinden menkul bilimci(!), çakma-şüpheci, “doktor” eskisi sarışın arkadaşımızın ismi? Bilmin metodolojisini bizlere öğretmeye çalışırken bile dili sürçüp yanlışlar yapabilen karacahil, bira ve kedi sevdalısı ejderha avcısı?

İşte o arkadaşımızın Pharma’dan derleme naftalin kokan blog yazısında refere ettiği, aşı bilminden (bilimden mi desek yoksa) bihaber Türk doktorlarımızın da daha okumadan işte kanıt diye sarıldığı yanlışlıklar komedyası, DEV aşı bilmi temsilcisi (o zaman için 14), şimdi ise Hviid‘in bu son salvosunu sayarsanız KOSKOCA bir 18’e yükselmiş yüksek bilim örneği paçavra çalışma sayısı hepi topu bu! 18…. Oysa PUBMED’i taradığınızda ASIL BİNLERCE çalışma, her medya kanalından boğazımıza zorla tıkılmaya çalışılan bu sahte/sipariş çalışmaların gösterdiğinin TAM TERSİNİ göstermekte!

Bakan var mı?

I-Ih!

Peki bu koskoca, yüzbinlerce kişilik(!) çalışmaların istisnasız HERBİRİ hangi tür çalışma? Epidemiyolojik!

Bilmin sahibi, konunun otoritesi “doktor”larımızın pekala bilmesi gerektiği gibi, epidemiyolojik çalışmalarla aşıların otizme yol açıp açmadığını (veya herhangi başka bir hipotezi) KANITLAYAMAZSINIZ! Bu tür istatistiki veri gruplarıyla yapılan çalışmalar metodolojisi gereği hipotez test etmez, sadece hastalığın neden kaynaklanmış olabileceğine dair hipotez üretmenizi sağlar. Tam da bu yüzden RESMİ OTORİTELERİN aşı-otizm konusunda (18 çalışmayla) ISRARLA SARILDIĞI çalışma türü budur işte. Bugün fareler, maymunlar üzerinde yapılmış gerçek bilimsel deneylerle otizmin aşı yoluyla oluşma mekanizması dahi ortaya konmuşken, Pharma esiri ve suçlu konumundaki devlet, bu çarpıtmaya EN müsait çalışma türü olan DEV(!) istatistik çalışmalarını adeta bir gölge oyunu tiyatrosu gibi gözümüzün önüne tutup hayali verilerle aldanmamızı, gözümüzle gördüğümüz gerçekleri ve bilimsel hakikateleri yok saymamızı bekliyor?!

Çok bekler!

Işıl Alçı arkadaşımız bilme ve bilimsel çalışma metodolojisine pek hakim olduğu için, belki bu ‘istatistiki ayak oyunlarıyla bilimsel yalanlar söyleme’ konusunda okurlarını aydınlatacak (mum ışığı tutacak) bir yazı kaleme almayı dener, uzmanlık alanı bu çünkü… yalan söylemek!

Korkmasın, sansürlemediği okuyucu yorumlarıyla düzeltebiliyor sonra nasıl olsa sonradan “bilimsel” yazılarını… Ha gayret “doktor” hanım!

Gazetelere son zamanlarda servis edilen bu tür ‘hayali ellerden çıkmış’ tıbbi haberleri okurken aklımızın gerisinde şu bilgiler bulunsun lütfen:

  • Bugüne kadar aşılar arasında sadece MMR/KKK aşısı ve otizm ilintisi çalışılmış durumda resmi birimlerce, oysa takvimde 13 aşı daha var! Sizlere nefessiz kalana kadar aşılar otizme yol açmıyor diyebilirler, ancak asla ve asla aşı takviminin otizme yol açmadığını söyleyemezler, zira bugüne kadar hiçbir zaman takvimin bir bütün olarak insan sağülığına etkisi çalışlmış değil. Nokta.
  • Bir diğer nokta da, bütün bir takvim dolusu aşıyı aklamak için kullandıkları o 18 çalışmanın diğer yarısını aşılarda kullanılan türlü kimyasal ve metallerden yalnızca biri olan cıva türevi Thimerosal üzerine yapılmış yine, biyolojik değil, epidemiyolojik çalışmaların kanıt olarak öne sürülmekte olduğudur. Bu ikisinden (KKK aşısı ve cıva) yola çıkarak devletin önerdiği aşı takviminin çocuğunuz için güvenli olduğunu iddia etmek, en basit tabiriyle delilik olur!

Age of Autism sitesinde, resmi duruşun kanıt olarak öne sürdüğü hepsi birbirinden hatalı kusurlu, dizaynı baştan ilinti bulmamak üzerine yapılmış, çıkarımları apaçık şekilde yanlış çalışmaların tam analizini görebilirsiniz. O yazıyı okuduktan sonra, bu “yüzbinlerce kişilik dev çalışma” diye lanse edilen çalışmaların esasında neden tam bir aldatmaca olduğunu, hangi sabıkalı kişilerin hangi çıkar ilişkileri olmasına rağmen muteber sayılan(!) bu tarz çalışmalara imza koymasına kimsenin neden ses çıkartmadığını, rakamlarla nasıl yalan söylenebileceğini çok açık bir şekilde görmüş ve bundan böyle gazetelerde atılan koca manşetlerin altının neden ve nasıl bomboş olduğunu çok rahat kendiniz çıkarımlayabileceksiniz.

Ben burada sizlere sadece bir süre önce kendi yapmış olduğum bir değerlendirme ve derleme yazısını aktaracağım ki, küresel çobanlarımızın bizleri mahkum etmek istediği esareti hayata geçirmek için kendi elleriyle seçmiş olduğu bir avuç azılı suçluyu, o kadroyu biraz da olsa tanıyın, oyunun nasıl oynandığına dair az da olsa fikriniz olsun.

Bütün çalışmalara yer vermedim, Age of Autism gibi gruplardan gayet rahat bir şekilde bugüne kadar kanıt diye öne sürülmüş her çalışmanın en ince ayrıntısına kadar kusurlarını ortaya koyan analizleri okuyabilirsiniz. Ancak kahraman Hviid‘in 2000’lerin başında iş ortakları CDC’ye hizmetlerine dair enteresan bilgiler bulacaksınız bu bölümde.

Haydi başlayalım…

CDC’nin CIVA aklama çalışmalarına birkaç örnek:

Pediatrics. September 2004. Vol 114: pages 584–591.

http://pediatrics.aappublications.org/cgi/content/full/114/3/584

Çalışma yazarlarından epidemiyolog Elizabeth Miller, human papilloma virüsü (şaibeli HPV aşısı) ve influenza virüs aşılarının onaylanması için gerçekleştirilen klinik deneylerde aktif rol almış bir isim. Dünya Sağlık Örgütü’nün sağladığı finansal destekle gerçekleştiriyor burada verilen çalışmayı. Bu çalışmanın yürütüldüğü 2001-2002 yıllarında kendisi İngiltere Halk Sağlığı Laboratuvar Hizmetleri dairesinde “bağışıklama” departmanı başkanı. Bilimsel sahtekarlık ve DSÖ/CDC/İngiliz sağlık bürokratları arasında gizli kapaklı dönen dolaplara güzel bir örnek.

Epidemiyolojik bir çalışma–doğrudan sebep-sonuç ilişkisi gösteremez, sadece ilintinin varlığına veya yokluğuna işaret edebilir.

Geriye dönük aile hekimi raporlarına (yaklaşık 500 sağlık raporunu alıyorlar çalışmaya) bakıyorlar, ancak kullandıkları veritabanının eksiklerle dolu olduğu CDC tarafından bile biliniyor. Aralarında geçen konuşmalar (email yazışmaları şeklinde) FOIA talebi ile hep ele geçirilmiş durumda. İstatistiksel hesaplamalarının doğru olup olmadığının başka bilimadamları tarafınca incelenip teyit edilebilmesi için yazarlar kullanmış oldukları Raw Data’yı vermeyi reddediyorlar, fakat bu haliyle bile çalışmayı inceleyenler, thimerosal maruziyetini doğum yılıyla korele etmeye kalkmış olmalarından ötürü oluşmuş bir dolu istatistiksel hatayı tespit edebilmiş durumda.

Örneğin, tipik istatistiksel ayak oyunlarından biri olarak, işimize gelmeyen veri grubunu çalışmadan nasıl çıkarır da, bulacağımız gün gibi aşikar ilintiyi yumuşatır, hatta yok ederiz oyunu oynarlarken, kadro hayatın ilk 6 ayında Hep B veya grip aşısı almış olanları çalışma dışı tutma kararı alıyor, bunu da bu çocuk grubunun “atipik altgrup” olmasına bağlıyorlar, oluyor bitiyor. Halbuki, bu kasten çıkardıkları grup, diğer “tipik” şekilde aşılanmış olanlara göre çok daha fazla cıvaya maruz kalmış olan ve cıva-otizm tanısı alma ilintisine istatistiksel güç katacak grubun ta kendisi. Fakat bunu bu şekilde açıklama/beyan etme gereği de hiç görmüyorlar çalışmalarında tabii.

Yaptıkları ayak oyunlarından yalnızca biri bu… Andrew Wakefield’ın, çalışmasını gelen baskılar nedeniyle haksız şekilde geri çeken Lancet editörü Horton tarafından bile ‘bilimsel ve metodolojik açıdan kusursuz’ olduğu ifade edilmiş, bugün de aynen geçerliliğini koruyan, ve düzinelerce kere replike edilmiş vaka raporlamasını sözümona eleştirdiğini zannedenlerin, CDC’nin bu okyanus ötesinden bile kokusu burna gelen yanlı/kusurlu, açıkça bilimsel sahtekarlık ve düzenbazlıkla kaleme alınmış çalışmalarını kamuoyuna muteber bilimsel çalışmalar olarak lanse etmesi kabul edilemez.

Bu kusurlu ve eksik haliyle bile çalışmaları thimerosal maruziyetinin tik gelişimine yol açtığını gösteriyor, saklayabilecekleri gibi değil yani ilinti. Fakat akıl almaz bir şekilde çalışmalarının sonuç bölümüne, cıvalı aşılara maruziyetin ‘genel gelişim bozuklukları’ teşhisi alma riskini önemli oranda AZALTIYOR demeye kadar vardırıyorlar işi!

CDC bu noktada öylesine çaresiz ve köşeye sıkışmış durumda ki gördüğümüz gibi ABD’yi bırakıp, bize aşıdaki cıvanın otizmle ilişkisi olmadığını çıkartacak birileri olur mu diye Danimarka’dır Kanada’dır İngiltere’dir gezmeye başlıyor yetkilileri. Takvimleri bir değil, çocukların aldıkları cıva bir değil..otizm oranları bir değil…ama olsun…

Endüstri ile ilişkileri sımsıcak, aşı işine gönül vermiş kişileri bulmakta çok da zorlanmıyorlar görüyoruz ki…

Miller ve arkadaşlarının, nedense(!) çalışmada beyan etmedikleri(!), Amerikan Pedatrics dergisinin de editoryal/hakem kadrosunun gözünden kaçmış(!) menfaat ilişkileri:

Elizabeth Miller: Aşı deneyleri yürütmek üzere Aventis Pasteur, Wyeth Aşı Birimi, SmithKline Beecham (bugünün GSK’sı), Baxter, North American Vaccine, Wyeth-Lederle Aşı Birimi ve Chiron Biocine firmalarından fon almakta.

Nick Andrews, Julia Stowe ve Brent Taylor 2001’de başka bir yerde Wyeth Aşı Birimi ve SmithKline Beecham’dan aşı çalışmaları için fon aldıklarını beyan etmişler.

“Rastlantısal” bir şekilde bu firmalar hep cıvalı aşı üreten firmalar!

Ayrıca Prof. Taylor İngiltere Sağlık Bakanlığı’na bağlı Aşı ve Bağışıklama Ortak Komitesi’nde de görev yapmış bir isim, bu bilgiyi de beyan etmekten kaçındığını görüyoruz. Yürüttükleri çalışma sonuçları, resmi kapasitede bizzat kendilerinin önerdikleri aşı programının herhangi bir şekilde zarara yol açtığını gösterirse, yasal sorumluluk altına da girecek kişiler bunlar ve güvenlik çalışmasını da yine bunlara yaptırmakta hiçbir beis görmüyor devlet?

Bu çalışmanın kadrosundan Miller, Taylor, Andrews ve Stowe daha sonra aynen CDC’nin siparişi üzerine bu defa KKK aşısı ve otizm ilintisine bakıyor İngiliz verilerini kullanarak ve tesadüf bu ya, orada da herhangi bir ilinti bulamıyorlar. Kesinlikle işinin ehli bir kadro olduğu açık.

Elizabeth Miller ile birlikte, CDC’den Robert Chen arasında şöyle bir yazışma da geçiyor 2001’de:

Daha sonra FOIA request, yani Bilgiye Erişim Özgürlüğü yasası uyarınca CDC’nin iç yazışmalarından elde edilen bilgiler bunlar.:

Aşı ruhsatlandırma biriminden aldığım bilgiye göre, şu an kullanmakta olduğumuz tam hücre DTB/Hib aşısında doz başına 50 mikrogram cıva var, yani eksik aşısı yoksa bizim çocuklar 4 aylıkken 75 mikrogram cıva almış oluyor. Bana ilk başta dedikleri, 1990’dan (hızlandırılmış takvime geçtiğimiz) 1992/3’e kadarki sürede tek başına vurduğumuz tam hücre DTB aşısında 100 mikrogram thimerosal olduğuydu, yani bu durumda 4 aya kadarki cıva maruziyeti 150 mikrogram olmuş oluyor. Sonra kombine DTB/HiB aşılarına geçtik, ki zaten bundaki cıva da doz başına 50 mikrogram. Fakat ruhsatlandırma dairesi şimdi bana diyor ki bir hata yapmışlar, 1992/3’e kadar kullanımda olan o aşıdaki cıva sadece 50 mikrogrammış. Eğer bu doğruysa, acaba 4-6 aya kadar etilcıva maruziyetinden bir “etki” yakalar mı ki çalışmamız sizce? DSÖ’nün verdiği GPRD (aile hekimleri tıbbi bildirim sistemi) hibemi geri mi vermem lazım şimdi yani?

Bu kişi ülkenin aşılamadan sorumlu idari biriminin başında ve aşının içeriğini bir başka birime sormak durumunda kalıyor. Aldığı cevaptan yine kafası karışıp, istediğimiz sonucu çıkartamayız mı acaba diye suç ortağı CDC’ye danışıyor, yönlendirme bekliyor! Sıradan bir insan belki burada anlattığımız şeylerin vahametini kavrayamayabilir, ancak akademisyenlerin ve doktorların bu anlattıklarımızdan tüylerinin ürpermesi gerekir, onlar bu anlatılanların ne manaya geldiğini gayet iyi bilirler çünkü.

Son olarak… İngiltere ve ABD’nin ulusal aşı programının bir olmadığını (en azından o yıllarda öyle) ve aşıların vurulma zamanlamasının da aynı olmadığını söylemiştik.

ABD’de çocukların 2 aya kadar aldığı cıva miktarını (75 mirogram) İngiliz çocuklar 4 ayda alıyorlar ancak. Maruziyet yaşı/zamanlaması kesinlikle yaratacağı etki bakımından farklı. Üstelik 6. aylarında ABD’deki çocukların aldığı cıva 187.5 mikrograma yükselirken İngiltere yine çok daha düşük kalıyor. Elmaya bakıp armut için yorumda bulunmak bilimsel açıdan ne kadar doğru olur?

Kaynak: Thimerosal: Let the Science Speak: The Evidence Supporting the Immediate Removal of Mercury—a Known Neurotoxin—from VaccinesSep 1, 2015 by Robert F. Kennedy and Congressman Bill Posey

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/21070699

Kanadalı Eric Fombonne, 1998-2001 yılları arasında İngiltere’de ebeveynlere tavsiyede bulunan bilimadamlarına, aşı firmalarına ve devletin çeşitli kurumlarına otizmin epidemiyolojisi ve klinik birtakım özellikleri ile ilgili danışmanlık hizmeti sağlıyor.

2004 Haziran ayı itibariyle de ABD’deki toplu aşı-otizm davasında aşı firmaları tarafında uzman tanıklık/bilirkişilik yapıyor.

Thimerosal-otizm ilintisini araştırdığı ilk çalışma 2006’da ancak yayımlanmışken, 2004’te nasıl “bilirkişilik” yapabiliyor bu konuda ABD’de, orasını anlamak güç.

Bu çalışmasındaki ağır kusurlar nedeniyle eleştiri yağmuruna tutuluyor, çalışmasını inceleyen saygın bilimadamları ve doktorlar Pediatrics dergisine yaptıkları inceleme sonuçlarını mektup olarak gönderiyorlar ki çalışmanın altında yayınlansın, çalışma yazarları da bu eleştirilere yanıt versin… HİÇBİRİ yayımlanmıyor. Pediatrics editörü kol kanat geriyor çalışmaya ve hiçbir eleştirinin su yüzüne çıkmasına dahi müsaade edilmiyor.

Ayrıca Fombonne hakkında, çalıştığı Montreal Çocuk Hastanesi’nde onay almamış(!) bir deney/çalışma için hastalardan alınmış numuneleri kullanarak meslek etik kurallarını çiğnemekten soruşturma açılıyor, 2000’lerin sonunda hastanedeki idari görevinden alınıyor.

Bana bu durum neden Mehmet Ceyhan‘ı çağrıştırıyor, bilmiyorum… Bilen olur mu acaba “gazeteci”lerimizden?

Epidemiyolojik bir çalışma–doğrudan sebep-sonuç ilişkisi gösteremez, sadece ilintinin varlığına veya yokluğuna işaret edebilir.

Kanada’daki bir okulda yaygın gelişimsel bozukluk insidansının aşılardaki thimerosal’le ilintisini araştırıyor. 1996’da aşılardan thimerosal çıkarıldıktan sonra da prevelansa önemli değişiklik olmamış deyip cıvayı aklıyor. 1996’dan sonra aşı kaynaklı cıva maruziyetini “sıfır” olarak gösteriyor! Sıfır cıvayla otizm insidansına düşüş olmadığına göre aşı suçsuz diyor.

Çalışmalarında başlangıç noktasını 1987 olarak seçiyorlar. Bu noktada Kanada aşı takvimi gereğince çocuklar 100 mikrogram cıva alıyor. Bu miktar 1988’de 125 mikrogram’a, 1992’de ise 200 mikrograma yükseliyor. Tüm bu süreçte otizm prevelansı da gitgide yükseliyor.

Cıvasız Hep B aşısı ise Kanada’da ancak 2001’de devreye giriyor, 1996’da değil! Çocuklar 2001’e kadar cıvalı Hep-B, gebeler de cıvalı RhoGAM almaya devam ediyor. Onun yanında bir de cıvalı “Penta” (5’li karma aşı) aşısı ekliyorlar takvime, cıva için kümülatif maksimum doz 137.5 mikrograma yükselmiş oluyor. “0” değil yani aşıyla alınan cıva değeri!

Otizm prevelansında bu yüzden ani bir düşüş görülmediğini düşünmek hiç de mantıksız olmaz, ancak bunca önemli bir çalışmada, nasıl oluyorsa böylesi “hata”lar yapılabiliyor, Pediatrics dergisinin onaylamadığı aşı yanlısı çalışma da olmadığını biliyoruz zaten, o yüzden hakemlerinin habire bu çalışalardaki kusurları kaçırmasını olağan karşılıyoruz. CDC de göğsünü gere gere bu çalışmayı referans veriyor, oysa açıp çalışmayı okuyan herkes pekala bu kusurları görebilir?! Okuyor muyuz?

Sonuç: Hem zamanlamada hem cıva miktarlarında yapılmış hata dolayısıyla bu çalışmanın sonuçları hiçbir şekilde ciddiye alınamaz.

Epidemiyolojik çalışma.

Dr Hviid ve meslekdaşları Danimarka’daki Statens Serum Institut ile ilişkilerini, burada çalıştıklarını beyan etmişler. Fakat 2002 beyanlarına (çalışmanın yapıldığı dönem) bakıldığında yıllık geliri 120 milyon dolar, bu gelirin de %80’ini ürettikleri aşılardan sağlayan bir enstitü bu. Ayrıca, bu enstitü, çıkardıkları çalışmanın konusu olan cıvalı tekli boğmaca aşısını üreten yer! Bununla da kalmıyor, ABD’nin kullandığı cıvalı difteri-tetanoz toksoid aşısı ile aselüler boğmaca aşısını (DtaB) tedarik ettiği yer burası!

CDC diyor ki, biz senin müşteriniz, gel hem kendini hem bizi akla şimdi!

“Something is rotten in the state of Denmark!” – Hamlet’ten bir cümle! Kötü kokular yükseliyor Danimarka diyarından!

Danimarka ve İsveç’in 1992’de kendi aşılarında cıva kullanımına son vermiş olduklarını, ancak ABD’ye talep ettikleri cıvalı aşıları üretmeye devam ettiklerini de belirtelim.

Çok büyük çalışmalar bunlar diye lanse ettikleri çalışmalar pek de büyük değil esasında ve mesela Danimarka’da bir senede kaydedilen otizm vaka sayısını (senede 65’in altında otizm tanısı insidansı) Amerika, Kaliforniya 1 haftada kaydediyor! Tutup Amerikan takvimi ve genel medikal uygulamalarına ve GDO’suna/florüne maruz kalmış çocukları yine apayrı bir alemde yetişen çocuklarla karşılaştırıyorlar. “Bilim” sen nelere kadirsin?!

Danimarka’da çocukların otizm teşhisi alma yaşı hayli geç, ortalama 4.7 yaş civarında geliyor teşhis. Fakat bizim zeki epidemiyologlarımız tutup hem deney hem de kontrol gruplarına 1 yaşındaki çocukları dahil edip, gelişimsel takip süresini de 1 seneye kadar düşürünce tabii otizm teşhisi alma potansiyeli olan epey yüklü bir grup çocuğu hesaptan çıkarmış oluyorlar. Yaşça daha büyük bazı çocukların tıbbi raporlarının “kayıp”(!) olması da herhalde bu çalışmadan çıkarılmak istenen sonuca gerekli istatistiksel kuvveti sağlıyordur. Oysa hesaplarda yaptıkları ayak oyunlarını düzeltir, düzgün hesaplama yaparsanız kullandıkları veritabanı üzerinden, thimerosal alan çocuklarda otizm teşhisi alma insidansı 2 kat artıyor almayanlara göre.

Ve bu kaliteli çalışma da CDC’nin skandal çalışmalar portföyünde yerini almış oluyor. Kimse açıp okumadığı, açıp okuyanların da bu çalışmalarla ilgili eleştirileri bütün dünyadaki pediatrların görebileceği şekilde dergide çalışma altında “editöre mektup” şeklinde yayımlanmadığı için, işte bu maskaralıklar BİLİM etiketiyle bizlere pazarlanabiliyor.

Çok ilginç bir nokta da, CDC’nin bu paçasını kurtarmak için siparişle yaptırıp, kesin ve mutlak kanıt diye sarıldığı hepsi birbirinden şaibeli ve kusurlu çalışmaları çıkaran kadroda hep aynı isimler var. İngiliz, Kanadalı ve Danimarkalı kadroya hem cıvayı hem de MMR’ı çalıştırtıyorlar. Bu kadro da cıvadaki marifetlerini KKK için de sergileyip otizmle arasında bir türlü ilişki bulamıyor!

Mesela, Danimarkalı Madsen ve Hviid, CDC için ortaklaşa bir de MMR çalışması yapıyorlar birlikte. Madsen’ın bir de ayrı thimerosal çalışması var meşhur! 🙂

Fakat torunu KKK’dan (ve tabii öncesinde bir batarya başka aşıdan) sonra otizm geliştirmiş Dr. Yazbak (kıdemli bir çocuk doktoru kendisi) tek tek inceliyor bu çalışmaları ve 1 sene arayla Danimarka’daki AYNI veritabanını kullanarak 2 ayrı aşı aklayıcı çalışma çıkartan bu kafadarların verilerini yanyana koyup bakıveriyor 🙂

Hakemlerin kulağı çok çınlamış olmalı bu aşamada!

1 sene arayla Danimarka’nın bu çok güvenilir(!), resmi veritabanındaki rakamlar oynayabiliyor demek ki?! Üstelik kullanılan kohort da pekçok ülkeye göre sayıca oldukça düşük kalıyor?

İki kafadarın birlikte çıkardığı KKK çalışmasında eş yazar olarak CDC’den bir epidemiyolog da var, üstelik çalışma CDC’nin Aşıyla Bağışıklama Programınca fonlanıyor. Kapısında 5,000 kişilik Otizm Toplu Davası bekleyen aynı CDC bu! Davayı kaybettiği takdirde bütün “bağışıklama” programı ölümcül yara alacak, iş ortakları Pharma ile gönül bağlarına halel gelecek, üst düzey yetkililerine mahkeme yolu gözükecek CDC hani!

Bu pek övülen “hakem kontrolü” mekanizması, iş endüstri ve devletin suçlarını örtbas etmeye geldiğinde belli ki aynı standartları kullanmıyor? Hadi derginin editörü, hakemler kaçırdı bu tuhaflığı, sözümona tüm bu çalışmaları inceleyip 2004 ve 2011’de nihai tavsiye kararı verecek olan IOM Immunisation Safety Review Comittee (İnstitutes of Health) nasıl kaçırabiliyor bu hataları/çarpıklıkları?

Bu çalışmaların ve esasına bakılacak olursa Danimarka’dan çıkan tüm çalışmaların reddedilmiş olması veya yayından çekilmesi gerekirken hala bayrak gibi sallamasına izin veriliyor CDC’nin bunları.

Aynı kayıt sisteminden alınmış iki nüfus grubu, biribirini takip eden 2 yılda (1999’dan 2000’e) öyle büyük farklılıklar gösteriyor ki, bundan tutup akla mantığa uygun herhangi bir çıkarım yapmak imkansız, değil ki bunca önemli bir çalışma için kullanılacak.

  • Madsen et al. Thimerosal and the Occurrence of Autism: Negative Ecological Evidence From Danish Population-Based Data

    Danimarka’dan yükselen kokunun zirve yaptığı epidemiyolojik çalışma bu. Çalışma yazarlarından Plesner ve Andersen Danimarkalı bir aşı üreticisine çalışıyor. Meşhur kanun kaçağı Thorsen de bu çalışma için CDC’den aldığı 1 milyon dolarlık hibeyi zimmetine geçiriyor (evler, arabalar vs satın alıyor).

    Çalışma verileri manipüle edilmediği takdirde, 1992’de ülkede aşılarda thimerosal kullanımına son verildikten sonra otizm oranlarının düşüşe geçtiği açıkça görülüyor, ancak bu sonucu beğenmeyince çareyi 2001 otizm insidans verilerini çalışmadan çıkartmakta buluyorlar. Buna bilimsel sahtekarlık diyoruz işte! Yetinmeyip otizm teşhisini hastanede alanlar ile hastane dışında alanlara ait verileri manüple edip 1994’te (yani cıvasız aşılara geçildikten sonra) otizmi artmış gösteriyorlar!
  • Kamuoyu erişimine açık CDC yazışmalarından öğrenilenler ise çarpıcı… Bu berbat çalışmayı Lancet ve JAMA yayınlamayı reddediyor. Aşıları aklayan ne çalışma varsa güle oynaya yayımlayan Pediatrics bile(!) zorluk çıkarıyor, hakemlerden biri kalkıp diyor ki “son birkaç yıldaki otizm insidanslarındaki düşüş grafikteki en göze çarpan özellik, üstelik hem yaşça en büyük grupta hem en küçük grupta aynı etki var.” Fakat siz Otizm insidansındaki bu düşüşün Thimerosal’ın bırakılmış olmasıyla alakalı olacağı hipotezini tartışmamışsınız bile çalışmanızda, bu nasıl olur diye eleştiriyor.

    Thorsen derhal CDC’deki kriminal kadrodan Coleen Boyle ile iletişime geçip bir şekilde çalışmalarının Pediatrics’te yayımlanmasını sağlamasını istiyor. Tüm bu yazışmalar CDC’den FOIA ile alınan belgeler arasında bu arada.

Coleen Boyle’un şefi Dr. Cordero Pediatrics editörü Dr. Jerold Lucey’e yazarak açıkça bu çalışmayı ve Danimarka’dan gelecek diğer çalışmaları yayımlamalarını istiyor.

Aşıların etkinlik ve güvenliğine gölge düşürüecek çalışmalar bazen hiçbir neden bile gösterilmeden geri-çekilebiliyor biliyoruz ki, fakat açıkça hileli, halk sağlığı ile ilgili alınacak kararları yanlış yönlendireceği açık, çocuklara sayısız zarar verecek bu çalışmalar torpil görüyor, hiçbir şekilde eleştirilmesine de müsaade edilmiyor. Resmi bilim/resmi tıbbın pozisyonu işte bu.

Pediatrics editörleri, çalışmanın son versiyonundan kasıtlı olarak 2001 verilerinin çıkartılmış olduğunu bildikleri halde(!) yayımlıyorlar bunu.

Bu hileli çalışmayı sahiplendikleri kadar Interpol bültenlerinde aranan kanun kaçakları listesinde yerini almış Thorsen gibi bir sahtekarı da sahipleniyor Amerikan halk sağlığı yetkilileri! Kendilerinden 1 milyon çalmış, suç işlemiş olduğu halde hala ortak çalışma yapıp yayın çıkarıyorlar!

Dr. Thorsen, Eunice Kennedy Shriver Ulusal Çocuk Sağlığı ve İnsan Gelişimi Neonatal Araştırmalar Ağı ile birlikte çalışıyor hala ve devletin federal dolarları kendisine akmaya devam ediyor! Mükafatlandırıldığıyla kalıyor yani bu kriminal suçlu.

A Population-Based Cohort Study, JAMA Pediatr. Author manuscript; available in PMC 2015 Oct 19.

Kaynak: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4610344/

Diğer çalışmalarda da tahmin edilebileceği gibi benzer kusurlar, kasıtlı tahrifatlar, manipülasyonlar var, bunların hepsi bağımsız araştırmacı ve bilimadamı ve doktorlarca yazılmış çizilmiş durumda.

Fakat her nedense internette doktorculuk oynayan “bilim”aşığı, aşı-bağımlısı çocuksuz sarışın doktorumsularımızın pek şüpheci (siz şüpheli olarak okuyunuz lütfen) kopyala-yapıştır yazılarında bu ufak(!) “detaylar” hiç yer bulmuyor? CDC’den çıkan itirafçılara dair TEK kelam olmadığı gibi… Biri bizi kandırıyor mu acaba? Kimin burnu uzunmuş da artık maskeler düşmek üzereymiş, acaba??

Neyse, biz gerçek bilimadamlarının bilgiye dayalı açıklamalarıyla ilgilenelim ve Çürük Domates Ödüllü Danimarkalı Hviid’in son başarısız KKK aşısı aklama çalışmasının analizi için James Lyons Weiler’a kulak verelim:

An Autopsy on Hviid et al. 2019’s MMR/Vaccine Science-Like Activities

Buradaki yazısında verilen detayları belki ikinci bölümde veririz, fakat siz bizi beklemeyiniz rica ederiz. Okuma yazması olan her ebeveyn, her doktor, her bilimci, her hukukçu, her gazeteci yayılmaya çalışılan dezenformasyonun ipliğinin pazara çıkarılmasında sorumluluk almalı ve doğru bilgi ile yalan-yanlış arasındaki farkı ayırt edebilmeye başlamalı.

Bunu çocuklarımıza borçluyuz.

a.

0 Comments

Trackbacks/Pingbacks

  1. ALGI YÖNETİMİNİN YENİ NUMÛNESİ: KKK AŞISININ OTİZM İLE ALAKASI YOK/MUŞ! | AŞI HAKKINDA - […] https://asihakkinda.com/2019/03/06/sahte-asi-otizm-calismalarina-ornekler/ […]

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.